Covid-19 salgınıyla başlayan zorlu süreç son 7 ayda hem Türkiye’de hem dünyada inişli ve çıkışlı tablolar ortaya çıkardı. Türkiye’de Mayıs ve Haziran aylarında uygulamaya konan sıkı karantina kuralları sonucunda resmi vaka verilerinde ciddi bir azalma yaşandığı görülmüştü. Temmuz ortasından itibaren vakalar 1000’in altına inerken, vefat sayıları da Haziran ortasından Ağustos sonuna kadar 14 ila 27 arasında değişen bir seyir göstermişti. Ancak Temmuz sonu itibariyle vaka sayısında, Eylül başı itibariyle de vefat sayılarında hızlı bir yükseliş olduğu görülüyor. Bakanlık tarafından açıklanan 19 Ekim vaka sayısı da uzun süre sonra 2000’i aştı. Açıklanan vefat sayısı olan 75, 2 Mayıs’tan bu yana görülen en yüksek ölüm sayısı olarak kayıtlara geçti.
Dramatik değişimin tarihlerine bakıldığında ise ortaya iki sosyal olgu göze çarpıyor. Kurban bayramı ve düğünler.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 29 Temmuz’da kısıtlama olmayacağını açıkladığı toplantıda Kurban Bayramı için, “Hep birlikte vereceğimiz bir sınav” ifadelerini kullanmış ve eklemişti: “Buruk geçen Ramazan Bayramı, eski bayramları bize tam manasıyla özletti. O günden bu yana değişen şeyler var. 1 Haziran’dan itibaren normalleşme sürecine geçtik. Alınan tedbirlerle sonuçlar arasındaki ilişkiyi yakından tecrübe ettik. Kurban Bayramı’nı mevcut şartlarda, ruhuna en uygun şekilde yaşamanın yolunu biliyoruz.”
Bakan Koca, aynı toplantıda Kurban Bayramı’nda nasıl davranılması gerektiği ile ilgili detaylı bir rehberi de vatandaşlarla paylaşmıştı. Ancak Sağlık Bakanı’nın geçtiğimiz günlerde Ertuğrul Özkök’e yaptığı ‘Biz esas en büyük sıçramayı bayramda yaşadık. Bayram ve sonrası bütün Türkiye’ye dağıldı’ açıklaması söz konusu sınavın iyi verilmediğini gösteriyor.
Ramazan Bayramı sırasında sokağa çıkma yasağı ve şehirler arası seyahat kısıtlamaları mevcutken 31 Temmuz’da başlayan Kurban Bayramı döneminde ise söz konusu yasaklar bulunmuyordu.
Kurban Bayramı, hem şehir içi-dışı arası akraba ziyaretlerini beraberinde getirmesi, hem de bayramların yıllık izin ve yaz tatili olarak da değerlendirilip insanların büyük gruplar halinde yer değiştirmesiyle, salgın açısından ülkenin tamamını etkileyen bir unsur haline geldi. Türkiye’nin yeni vaka tablosuna bakılınca da Ağustos başı itibariyle ciddi bir sıçramanın başladığı görülmekte. Bu noktadan geçmişe göz atıldığında sorumlu davranış beklentisini -özellikle de bayram ve düğünler gibi sosyolojik olgularda- her bir vatandaşa havale etmek yerine kamu yönetimi önlemleriyle hareket edilmesi gerektiği görülüyor.
Vatandaşların da önlemlerin artırılması yönünde görüş bildirdiğine yönelik araştırmalar mevcut. ADAMOR’un 1 ile 15 Ekim 2020 tarihleri arasında Türkiye’deki 76 ilde ikamet eden 1.317 kişiyle yaptığı araştırmaya göre yurttaşların yüzde 55’i salgınla mücadele kapsamında sokağa çıkma yasağının yeniden uygulanması gerektiğini belirtiyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.